ROSWELL OTOPSİ FİLMİNDE SON
ROSWELL OTOPSİ FİLMİNDE SON
Farah Yurdözü
Roswell otopsi filmini hatırlar mısınız? Yaklaşık on sene önce Türk ve dünya basını, televizyonları bir uzaylı cesedinin otopsi görüntülerini tekrar tekrar yayınlamış ve bizler de bu görüntülerin gerçekliği üzerinde çok konuşmuş epey de yazılar yazmıştık.
Konuya yabancı olanlar, ya da unutanlar için kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. İddialara göre Temmuz 1947’de ABD’nin New Mexico eyaletinde bir UFO kazası yaşandı. UFO Roswell kasabasında bir çiftlik arazisine çakıldı, kısmen parçalandı. Yetkililer ve Amerikan ordusu olaya el koydu. UFO ile ilgili haber önce basın organlarına duyuruldu ancak daha sonra yine aynı yetkililer tarafından yalanlandı. Söz konusu cismin UFO değil bir hava balonu olduğu söylendi. Oysa yere çakılan UFO’yu ve içinden çıkan Dünya Dışı varlıkları gören çok sayıda tanık vardı. Üstelik tanıklar kazadan sağ olarak kurtulan uzaylı varlığı ve ölen arkadaşlarının cesetlerini de görmüşlerdi. Yıllar içinde Roswell UFO kazası hakkında bilgiler dışarı sızdı ve ölü uzaylılara askeri adli tabibler tarafından otopsi yapıldığı ileri sürüldü. Böyle bir otopsi belki de dünyada ilk kez gerçekleşiyordu ve doğal olarak belgelenmek üzere filme alındı. Ve yine aynı gizlilik perdesi ardında efsanevi otopsi filmi ortadan kayboldu.
1990’lı yıllara gelindiğinde ise kayıp otopsi filmi garip bir rastlantılar zinciriyle yeniden hayatımıza girdi. Film İngiliz asıllı TV yapımcısı Ray Santilli’nin elindeydi. Santilli dünya çapında UFO araştırmalarına ve yoğun tartışmalara en kesin cevabı verecek nitelikte olan bu önemli kanıtı göstermeye hazırlanıyordu. Yaptığı açıklamaya göre 1992 yılında Amerikada Elvis Presley hakkında araştırma yaparken eski bir ordu kameramanı ile tanıştı. Kameraman Jack Barnett otopsi filminin kendisinde olduğunu ve isterse Santilli’ye satabileceğini söyledi. Santilli filmi gördü ama parasal sorunlar nedeniyle üç sene sonra satın alabildi. Haber yayılmaya başlamıştı. İngiliz basını Santilli’ye film karşılığında 50.000 pound ödemeyi teklif etti. Santilli pek aceleci davranmıyor ve filmin önce uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğini, zamana ihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Film 1996’da dünya TV’lerinde gösterilmeye başlandı. Ve tabii Türkiye’de de bütünüyle değilse de kısmen yayınlandı. Ben bu nedenle filmin tamamını İspanya’dan getirtip izledim. Ve gördüklerim karşısında epey şaşırdım... benimle aynı düşünceler içinde olanların sayısı az değildi...
Öncelikle otopsi masasında yatan ve ölü uzaylı olduğu iddia edilen varlık, nasıl desem, ilk bakışta pek de inandırıcı gelmiyordu. Roswell kazasına tanık olanlar ve daha sonra uzaylılarla yakın karşılaşma deneyimi yaşayanlar onları çok belirgin şekilde tarif ederler. Tanımlar birbirinin aynıdır; vücuda göre çok iri bir baş, kocaman siyah gözler, incecik bir boyun, gri renkte bir ten, çok ince ve bedene göre uzun kollar, yine çok ince bacaklar ve narin bir beden. “Narin bir beden!”. Şimdi bir an için otopsideki uzaylıya bakalım; orta boylu, tıknaz, kolları bacakları sanki aletli jimnastik çalışmış gibi kaslı, kalın boyunlu, kocaman göbekli bir varlık. Üstelik başı da vücudun diğer taraflarına göre hiç büyük değil, bayağı normal ölçülerde. Ayrıca bu varlığın her iki eli de avuçları yukarı gelecek şekilde ve aynı konumda duruyor. Neden iki el de kalıp gibi aynı şekilde? Bunlar benim aklımı kurcalayan ve filmin gerçekliğinden şüphe duymama neden olan ilk izlenimlerdi. Hatırlarsınız, Amerika, Avrupa ve Japonya’dan pek çok UFO araştırmacısı, adli tabib, patalog, görsel uzmanlar, teknik donanıma sahip yapımcılar filmi izleyip kuşkularını belirttiler. UFO araştırmacıları ikiye bölündü, bir gurup filmin gerçekliğini savunuyor, diğerleri ise yazık ki inandırıcı olmadığını söylüyorlardı. Belki film gerçekten 1947’de yapılan bir otopsiden alınmıştı ama oradaki varlık acaba gerçekten uzaylı mıydı? Garip bir sağlık sorunu ya da tıbbi deney sonucunda şekli bozulmuş bir insana ait olabilir miydi? Dahası teknik ve görsel uzmanlar otopsi odasında 1947 yılında henüz kullanılmayan spiral telefon kordonu gibi bazı ayrıntılara dikkat çektiler. Otopsi tekniği de garipti. Mesela göğüs açıldığında içinden her türlü organ çıkmıştı ama göğüs kafesi yoktu.
O dönemde ben dergi yazılarımda, “UFO GERÇEKLERİ VE YALANLARI” isimli kitabımda, katıldığım televizyon programlarında ve konferanslarda şöyle dedim;
“1947 Roswell UFO kazasının gerçek olma şansı yüksek. Ölen uzaylılara otopsi yapıldığına da inanıyorum. Ama Ray Santilli tarafından ortaya sürülen bu film gerçek olamaz.”
Çok iyi hatırlıyorum, konferans ve söyleşilerde epey eleştiri almıştım. Ön sıralarda oturan bazı hanım dinleyiciler beni onaylamıyor ve filmin gerçekliğini savunuyorlardı. Acaba bunu yaparken ellerinde nasıl bir kanıt vardı hala merak ederim. Sanırım herhangi bir görüntünün sadece televizyonda yayınlanmış olması onlar için ikna ediciydi..
Ray Santilli Sahtekarlığı İtiraf Ediyor
Neyse aradan zaman geçti, Roswell otopsi filmi de güncelliğini kaybetti. Ama Nisan 2006’da beklenmedik bir şey oldu. Ray Santilli her şeyi itiraf etti. Otopsi filminin düzmece olduğunu ve bütün bunları ortağıyla birlikte hazırladıklarını anlattı. Dediğine göre gerçek otopsi filmini Amerika’da izlemiş ve üç yıl sonra satın alarak Londra’ya götürmüştü. Ancak toplam 22 bobinlik film kutularını açtığında %95’inin işe yaramaz hale gelip paslandığını gördü. Geri kalan %5’i de çok kötü durumdaydı. İşte bu nedenle TV yapımcısı Santilli ve ortağı orijinaline bakarak filmi yeniden çekmeye karar verdiler. Onlara göre yaptıkları şey sahtecilik değil sadece küçük bir onarımdan ibaretti. Tabii öncelikle bu filmde ölü uzaylıyı oynayacak bir şey bulmaları gerekiyordu. Santilli hemen bir heykeltraş ile anlaştı. John Humphreys adındaki bu sanatçı tarife pek de uygun olmayan uzaylıyı lasteksten üretti. Otopsinin inandırıcı olması için kafatasına bir koyun beyni yerleştirdi. Yaralı bacak için ise kuzu budu ve tavuk eti parçaları kullandı. Çekimler 1947’de yaygın olan modele yakın bir kamera ile yapıldı. Uzaylı maketinin hazırlanması üç buçuk hafta sürdü. Set Londra’daki bir teras katta hazırlandı. Oyuncular Ray Santilli, ortağı Shoefield, heykeltraş Humpreys ve Gareth Watson idi. Humpreys otopsiyi uygulayan doktor rolünü oynadı. Gareth Watson camlı bölümün arkasında duruyordu. Ray Santilli UFO kazasından ele geçen panel, üzerinde hiyeroglif benzeri yazılar bulunan parçayı da filmdeki orijinaline bakarak kopyalarını yaptıklarını anlattı. Çekimden sonra uzaylı maketi küçük parçalar halinde kesildi ve bazı iddialara göre yakıldı. Santilli parçaların çöp torbalarına koyularak Londra’nın çeşitli mekanlarına bırakıldığını söyledi.
Santilli’nin bir başka ilginç açıklaması da kameraman röpörtajı hakkındaydı. Görüntülerde 1947 yılında filmi çeken kameraman olarak gösterilen kişi aslında sokaktan bulup getirdikleri bir adamdı. Çekim Los Angeles’deki bir motel odasında yapıldı. Konuyla hiç bir ilgisi ve bilgisi olmayan şahsa yazılı bir metin verdiler ve kameranmış gibi davranmasını istediler. Yani kısacası UFO gerçeğini ciddi bir şekilde kanıtlamak için yıllarını veren binlerce kişiyle alay edip aptal yerine koydular. Üstelik bu işten maddi çıkar sağlayıp şöhret kazandılar.
Bütün bunlara rağmen Santilli hala yaptığının sahtekarlık olmadığında ısrar ediyor. Dünyaca tanınmiş UFO araştırmacıları örneğin Stanton Freidman ve Philip Mantle bu sahtekarlıktan ve yalanlardan sonra Ray Santilli’nin güvenilirliğini tamamiyle kaybettiği görüşündeler.
Ben ise hiç şaşırmıyorum, böyle bir şeyi bekliyordum zaten. Umarım yakın gelecekte gerçek otopsi filmi ortaya çıkar. Ve umarım bunca zamandır sahte UFO film ve fotoğraflarıyla insanları yanlış yönlendiren diğer gurupların da gerçek yüzü anlaşılır. Bildiğiniz gibi bu alandaki sahtekarlar ciddi ve güvenilir UFO araştırmalarına büyük ölçüde zarar veriyorlar. Bir gurup sadece para kazanmak için bu yola giriyor. Bir diğer gurup ise UFOların gerçekliğini ört bas etmek, UFO araştırmacılarını yıpratmak amacında. Çünkü onlar Dünya Dışı zeki yaşam gerçeğinin ortaya çıkmasını, resmen tanınmasını istemiyorlar.
Roswell otopsi filmi konusunda Ray Santilli’ye inanan pek çok kişi hayal kırıklığına uğradı. UFO karşıtı çevreler ise zafer çığlıkları atıyorlar. Kim bilir belki de Ray Santilli başından beri UFO konusunu yıpratmak için her şeyi kasıtlı olarak yaptı? Ya da birileri onu yönlendirdi? Aradan geçen zamanda beklediğini bulamadı ve sahtekarlığı itiraf etti. Bütün bunlar ilk anda akla gelen olasılıklar. Şimdi yeniden başa dönüp gerçek otopsi filminin ortaya çıkması için harekete geçmek gerekiyor. Ben Roswell kazası hakkında hala aynı görüşteyim. UFO kazası gerçekti. Dahası Roswell’den önce ve sonra da UFO kazaları yaşandı.
Aklımda bir soru daha var; acaba kazada ölen ve yaralı olarak kurtulan uzaylıların geldiği gezegendeki dostları bütün bunlar hakkında ne düşünüyorlar? Dünya ve dünyalılar hakkında görüşleri nedir? Sormak isterdim.
Farah Yurdözü
Roswell otopsi filmini hatırlar mısınız? Yaklaşık on sene önce Türk ve dünya basını, televizyonları bir uzaylı cesedinin otopsi görüntülerini tekrar tekrar yayınlamış ve bizler de bu görüntülerin gerçekliği üzerinde çok konuşmuş epey de yazılar yazmıştık.
Konuya yabancı olanlar, ya da unutanlar için kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. İddialara göre Temmuz 1947’de ABD’nin New Mexico eyaletinde bir UFO kazası yaşandı. UFO Roswell kasabasında bir çiftlik arazisine çakıldı, kısmen parçalandı. Yetkililer ve Amerikan ordusu olaya el koydu. UFO ile ilgili haber önce basın organlarına duyuruldu ancak daha sonra yine aynı yetkililer tarafından yalanlandı. Söz konusu cismin UFO değil bir hava balonu olduğu söylendi. Oysa yere çakılan UFO’yu ve içinden çıkan Dünya Dışı varlıkları gören çok sayıda tanık vardı. Üstelik tanıklar kazadan sağ olarak kurtulan uzaylı varlığı ve ölen arkadaşlarının cesetlerini de görmüşlerdi. Yıllar içinde Roswell UFO kazası hakkında bilgiler dışarı sızdı ve ölü uzaylılara askeri adli tabibler tarafından otopsi yapıldığı ileri sürüldü. Böyle bir otopsi belki de dünyada ilk kez gerçekleşiyordu ve doğal olarak belgelenmek üzere filme alındı. Ve yine aynı gizlilik perdesi ardında efsanevi otopsi filmi ortadan kayboldu.
1990’lı yıllara gelindiğinde ise kayıp otopsi filmi garip bir rastlantılar zinciriyle yeniden hayatımıza girdi. Film İngiliz asıllı TV yapımcısı Ray Santilli’nin elindeydi. Santilli dünya çapında UFO araştırmalarına ve yoğun tartışmalara en kesin cevabı verecek nitelikte olan bu önemli kanıtı göstermeye hazırlanıyordu. Yaptığı açıklamaya göre 1992 yılında Amerikada Elvis Presley hakkında araştırma yaparken eski bir ordu kameramanı ile tanıştı. Kameraman Jack Barnett otopsi filminin kendisinde olduğunu ve isterse Santilli’ye satabileceğini söyledi. Santilli filmi gördü ama parasal sorunlar nedeniyle üç sene sonra satın alabildi. Haber yayılmaya başlamıştı. İngiliz basını Santilli’ye film karşılığında 50.000 pound ödemeyi teklif etti. Santilli pek aceleci davranmıyor ve filmin önce uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğini, zamana ihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Film 1996’da dünya TV’lerinde gösterilmeye başlandı. Ve tabii Türkiye’de de bütünüyle değilse de kısmen yayınlandı. Ben bu nedenle filmin tamamını İspanya’dan getirtip izledim. Ve gördüklerim karşısında epey şaşırdım... benimle aynı düşünceler içinde olanların sayısı az değildi...
Öncelikle otopsi masasında yatan ve ölü uzaylı olduğu iddia edilen varlık, nasıl desem, ilk bakışta pek de inandırıcı gelmiyordu. Roswell kazasına tanık olanlar ve daha sonra uzaylılarla yakın karşılaşma deneyimi yaşayanlar onları çok belirgin şekilde tarif ederler. Tanımlar birbirinin aynıdır; vücuda göre çok iri bir baş, kocaman siyah gözler, incecik bir boyun, gri renkte bir ten, çok ince ve bedene göre uzun kollar, yine çok ince bacaklar ve narin bir beden. “Narin bir beden!”. Şimdi bir an için otopsideki uzaylıya bakalım; orta boylu, tıknaz, kolları bacakları sanki aletli jimnastik çalışmış gibi kaslı, kalın boyunlu, kocaman göbekli bir varlık. Üstelik başı da vücudun diğer taraflarına göre hiç büyük değil, bayağı normal ölçülerde. Ayrıca bu varlığın her iki eli de avuçları yukarı gelecek şekilde ve aynı konumda duruyor. Neden iki el de kalıp gibi aynı şekilde? Bunlar benim aklımı kurcalayan ve filmin gerçekliğinden şüphe duymama neden olan ilk izlenimlerdi. Hatırlarsınız, Amerika, Avrupa ve Japonya’dan pek çok UFO araştırmacısı, adli tabib, patalog, görsel uzmanlar, teknik donanıma sahip yapımcılar filmi izleyip kuşkularını belirttiler. UFO araştırmacıları ikiye bölündü, bir gurup filmin gerçekliğini savunuyor, diğerleri ise yazık ki inandırıcı olmadığını söylüyorlardı. Belki film gerçekten 1947’de yapılan bir otopsiden alınmıştı ama oradaki varlık acaba gerçekten uzaylı mıydı? Garip bir sağlık sorunu ya da tıbbi deney sonucunda şekli bozulmuş bir insana ait olabilir miydi? Dahası teknik ve görsel uzmanlar otopsi odasında 1947 yılında henüz kullanılmayan spiral telefon kordonu gibi bazı ayrıntılara dikkat çektiler. Otopsi tekniği de garipti. Mesela göğüs açıldığında içinden her türlü organ çıkmıştı ama göğüs kafesi yoktu.
O dönemde ben dergi yazılarımda, “UFO GERÇEKLERİ VE YALANLARI” isimli kitabımda, katıldığım televizyon programlarında ve konferanslarda şöyle dedim;
“1947 Roswell UFO kazasının gerçek olma şansı yüksek. Ölen uzaylılara otopsi yapıldığına da inanıyorum. Ama Ray Santilli tarafından ortaya sürülen bu film gerçek olamaz.”
Çok iyi hatırlıyorum, konferans ve söyleşilerde epey eleştiri almıştım. Ön sıralarda oturan bazı hanım dinleyiciler beni onaylamıyor ve filmin gerçekliğini savunuyorlardı. Acaba bunu yaparken ellerinde nasıl bir kanıt vardı hala merak ederim. Sanırım herhangi bir görüntünün sadece televizyonda yayınlanmış olması onlar için ikna ediciydi..
Ray Santilli Sahtekarlığı İtiraf Ediyor
Neyse aradan zaman geçti, Roswell otopsi filmi de güncelliğini kaybetti. Ama Nisan 2006’da beklenmedik bir şey oldu. Ray Santilli her şeyi itiraf etti. Otopsi filminin düzmece olduğunu ve bütün bunları ortağıyla birlikte hazırladıklarını anlattı. Dediğine göre gerçek otopsi filmini Amerika’da izlemiş ve üç yıl sonra satın alarak Londra’ya götürmüştü. Ancak toplam 22 bobinlik film kutularını açtığında %95’inin işe yaramaz hale gelip paslandığını gördü. Geri kalan %5’i de çok kötü durumdaydı. İşte bu nedenle TV yapımcısı Santilli ve ortağı orijinaline bakarak filmi yeniden çekmeye karar verdiler. Onlara göre yaptıkları şey sahtecilik değil sadece küçük bir onarımdan ibaretti. Tabii öncelikle bu filmde ölü uzaylıyı oynayacak bir şey bulmaları gerekiyordu. Santilli hemen bir heykeltraş ile anlaştı. John Humphreys adındaki bu sanatçı tarife pek de uygun olmayan uzaylıyı lasteksten üretti. Otopsinin inandırıcı olması için kafatasına bir koyun beyni yerleştirdi. Yaralı bacak için ise kuzu budu ve tavuk eti parçaları kullandı. Çekimler 1947’de yaygın olan modele yakın bir kamera ile yapıldı. Uzaylı maketinin hazırlanması üç buçuk hafta sürdü. Set Londra’daki bir teras katta hazırlandı. Oyuncular Ray Santilli, ortağı Shoefield, heykeltraş Humpreys ve Gareth Watson idi. Humpreys otopsiyi uygulayan doktor rolünü oynadı. Gareth Watson camlı bölümün arkasında duruyordu. Ray Santilli UFO kazasından ele geçen panel, üzerinde hiyeroglif benzeri yazılar bulunan parçayı da filmdeki orijinaline bakarak kopyalarını yaptıklarını anlattı. Çekimden sonra uzaylı maketi küçük parçalar halinde kesildi ve bazı iddialara göre yakıldı. Santilli parçaların çöp torbalarına koyularak Londra’nın çeşitli mekanlarına bırakıldığını söyledi.
Santilli’nin bir başka ilginç açıklaması da kameraman röpörtajı hakkındaydı. Görüntülerde 1947 yılında filmi çeken kameraman olarak gösterilen kişi aslında sokaktan bulup getirdikleri bir adamdı. Çekim Los Angeles’deki bir motel odasında yapıldı. Konuyla hiç bir ilgisi ve bilgisi olmayan şahsa yazılı bir metin verdiler ve kameranmış gibi davranmasını istediler. Yani kısacası UFO gerçeğini ciddi bir şekilde kanıtlamak için yıllarını veren binlerce kişiyle alay edip aptal yerine koydular. Üstelik bu işten maddi çıkar sağlayıp şöhret kazandılar.
Bütün bunlara rağmen Santilli hala yaptığının sahtekarlık olmadığında ısrar ediyor. Dünyaca tanınmiş UFO araştırmacıları örneğin Stanton Freidman ve Philip Mantle bu sahtekarlıktan ve yalanlardan sonra Ray Santilli’nin güvenilirliğini tamamiyle kaybettiği görüşündeler.
Ben ise hiç şaşırmıyorum, böyle bir şeyi bekliyordum zaten. Umarım yakın gelecekte gerçek otopsi filmi ortaya çıkar. Ve umarım bunca zamandır sahte UFO film ve fotoğraflarıyla insanları yanlış yönlendiren diğer gurupların da gerçek yüzü anlaşılır. Bildiğiniz gibi bu alandaki sahtekarlar ciddi ve güvenilir UFO araştırmalarına büyük ölçüde zarar veriyorlar. Bir gurup sadece para kazanmak için bu yola giriyor. Bir diğer gurup ise UFOların gerçekliğini ört bas etmek, UFO araştırmacılarını yıpratmak amacında. Çünkü onlar Dünya Dışı zeki yaşam gerçeğinin ortaya çıkmasını, resmen tanınmasını istemiyorlar.
Roswell otopsi filmi konusunda Ray Santilli’ye inanan pek çok kişi hayal kırıklığına uğradı. UFO karşıtı çevreler ise zafer çığlıkları atıyorlar. Kim bilir belki de Ray Santilli başından beri UFO konusunu yıpratmak için her şeyi kasıtlı olarak yaptı? Ya da birileri onu yönlendirdi? Aradan geçen zamanda beklediğini bulamadı ve sahtekarlığı itiraf etti. Bütün bunlar ilk anda akla gelen olasılıklar. Şimdi yeniden başa dönüp gerçek otopsi filminin ortaya çıkması için harekete geçmek gerekiyor. Ben Roswell kazası hakkında hala aynı görüşteyim. UFO kazası gerçekti. Dahası Roswell’den önce ve sonra da UFO kazaları yaşandı.
Aklımda bir soru daha var; acaba kazada ölen ve yaralı olarak kurtulan uzaylıların geldiği gezegendeki dostları bütün bunlar hakkında ne düşünüyorlar? Dünya ve dünyalılar hakkında görüşleri nedir? Sormak isterdim.
9 Comments:
Ekstrom Pentagon'da çalıştığı yıllarda, Roswell olayının aslında Moğol Projesi denilen gizli bir askeri operasyon -Rus atom denemelerini dinlemek için tasarlanan bir casus balonun test uçuşu- sırasında yaşanan kazadan başka bir şey olmadığını öğrenmişti. Test sırasında bir prototip rotasından çıkarak, New Mexico çölüne düşmüştü. Ne yazık ki enkazı askerlerden önce bir sivil bulmuştu.
Ekstrom Pentagon'da çalıştığı yıllarda, Roswell olayının aslında Moğol Projesi denilen gizli bir askeri operasyon -Rus atom denemelerini dinlemek için tasarlanan bir casus balonun test uçuşu- sırasında yaşanan kazadan başka bir şey olmadığını öğrenmişti. Test sırasında bir prototip rotasından çıkarak, New Mexico çölüne düşmüştü. Ne yazık ki enkazı askerlerden önce bir sivil bulmuştu.
Radikal sentezli neopren ve hafif metalleri daha önce gördüğü hiçbir şeye benzetemeyen masum çiftçi William Brazel hemen şerifi aramıştı. Tuhaf enkazın hikâyesi gazetelerde boy gösterince, halkın ilgisi hızla artmıştı. Ordu enkazın kendilerine ait olduğunu inkâr edince, muhabirler soruşturmaya başlamış ve Moğol Projesi'nin gizliliği tehlikeye girmişti. Tam casus balon meselesi ortaya çıkacakken, harika bir şey oldu.
Medya beklenmedik bir sonuca vardı. Bu fütürist hurdanın ancak dünya dışındaki bir kaynaktan gelebileceğine karar verdiler; bilimsel açıdan insanlardan daha gelişmiş yaratıklardan. Ordunun bu olayı inkâr etmesinin tek bir nedeni olabilirdi; uzaylılarla temas kurulduğunu örtbas etmek için! Bu yeni hipoteze şaşırıp kalan Hava Kuvvetleri, hediyede kusur aramayacaktı. Uzaylı hikâyesini alıp götürdüler; uzaylıların New Mexico'yu ziyaret ettiğinden şüphelenilmesi ulusal güvenliğe, Rusların Moğol Projesi'ni öğrenmesinden daha küçük bir tehdit oluşturuyordu.
Sözde uzaylı hikâyesini körüklemek isteyen istihbarat dünyası Roswell olayını gizlilik içinde yayarak, "güvenlik sızıntıları" yaratmaya başladılar. Uzaylılarla temas kurulduğuna dair söylentiler, saklanan uzay gemileri, hatta hükümetin uzaylı cesetlerini buz üstünde sakladığı Dayton's Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'ndeki gizemli bir "18. Hangar". Tüm dünya hikâyeyi yuttu ve Rosvvell fırtınası dünyayı kasıp kavurdu. O günden beri bir sivil ne zaman yanlışlıkla gelişmiş bir ABD askeri uçağı gördüğünü iddia etse, istihbarat dünyası aynı eski komployu gündeme getiriyordu.
O bir uçak değil, uzay gemisi !!!
Ekstrom bu basit aldatmacanın bugün hâlâ işe yaradığını görmekten hayret duyuyordu. Medya her UFO gözlemlendiği haberini yayınladığın-da Ekstrom gülmekten kendini alamıyordu. Büyük ihtimalle şanslı bir sivil, UKO'nun Global Hawks diye bilinen insansız keşif uçaklarından birini -gökyüzündeki başka hiçbir şeye benzemeyen, uzaktan kumandalı uzun uçaklar- görmüş oluyordu
Ekstrom turistlerin hâlâ ellerinde video kameralarla akşamları gökyüzünü taramak için New Mexico'ya gitmelerini açması buluyordu. Arada sırada şans içlerinden birinin yüzüne güler ve kanıt cinsinden UFO görüntüleri kaydederdi; gökyüzünde yanıp sönen, şimdiye dek insanoğlunun ürettiği tüm uçaklardan daha fazla hareket kabiliyetine sahip ve daha hızlı parlak ışıklar. Elbette insanların anlamadığı şey, hükümetin üretebildikleriyle insanların bildikleri arasında on iki yıllık bir fark bulunmasıydı. Bu UFO gözlemcileri aslında 51. Bölge'de geliştirilen -pek çoğu NASA mühendislerinin şaheseri- gelecek nesil ABD uçaklarından birini görüyorlardı. Tabi ki istihbarat yetkilileri bu yanlış kanıyı asla düzeltmiyorlardı; ABD ordusunun asıl uçuş kapasitesini öğrenmelerindense, insanların bir başka UFO gözlemi hakkında haber okumaları tercih ediliyordu.
Kaynak : Dan Brown İhanet Noktası
Yazarın kitaplarını incelerseniz roman tarzında kurgulanmış hikayeler içerisinde bilinmeyen gerçekleri de açıkladığını görürsünüz.Dan Brown yalancı olsaydı Da vinci Şifresi kitabındaki bilgileri örtbas etmek için vatikan tarafından da vinci kitabına karşılık pek çok kitap yayınlanmazdı.Basit bir roman için kiliseler kolay kolay ayaklanmaz.
Amerika ise bu kitaptaki bilgiler için söyleyebileceği : bilimkurgu romanı..ya da komplo teorisidir.
tamam iyi hoş güzel de, bu teknoloji harikası aletler, ışık hızıyla dalga geçen, atmosferden hiç birşeyden etkilenmeyen, dünyaya kadar sapa sağlam gelen inanılmaz aletler nasıl oluyorda yere çakılıyor anlamıyorum bizim uçaklarımız bile daha iyisini yaparken bütün koşullar altında yoluna devam eden bu ufo'lar benzinleri mi bitiyorda yere çakılıyorlar anlamış değilim?
sayın yurdözü negüzel türkçe yazmışsınız okuduk sizi türkçe yazılarınızın artması dileğiyle
selamlar
Evrenin büyüklüğü ve evrim sürecinde bize benzer organizmaların uzay yolculuğu için çok kısa ömürlü ve kırılgan düzeyde olması dikkate alındığında, dünyaya kadar gelebilecek "uzaylı"ların çok da mümkün olmadığını görürüz. Bununla birlikte organizmanın çok daha ileri bir evrim düzeyinde olması, hatta organizmaya ihtiyaç duymayacak "sadece bilinçli enerji" düzeyinde gelişebilen "canlı"lar varsa dünyaya ulaşabilirler. Ancak onların da uçan gemiler, mekanik elektronik düzeyinde teknolojiler, bize benzeyen fiziksel özellikler düzeyinde olmaları neredeyse mümkün değil. Yalnızca dünyadaki doğada bulunan memeli çeşitliliğine baktığımızda ( ki dinazor çağının sonlanması memelilere gelişme çağını açmış ve insan devri başlamıştır ) koca kafalı insana benzeyen uzaylıların çok da gerçekçi olmadığını görürüz.
Bu durumda iki ihtimal var. Ya sadece bilinmeyene olan merakımız nedeniyle hayal dünyamızın fantazilerini hikayeleştiriyoruz ya da yanlış yere bakıyoruz. Dünyada bizden daha farklı evrimleşmiş ve daha gelişmiş akrabalarımız, farkedemediğimiz bir şekilde yaşıyor olabilirler mi?
Okyanuslarla ilgili hala ne kadarını biliyoruz? Dünyadaki son yirmi ila elli milyon yıllık süreçteki ilk insan ya da gelişmiş canlı döngüsü biz miyiz? Ben cevabın bu sorularda olma ihtimalini daha gerçekçi buluyorum...
güzel bir noktaya değinmişsin ilter. Düşüncelerimiz aynı sanırım. :)
a very dedicated service and can be applied anywhere you want and get better results. Excellent brief and this article helped me alot. Say thank you I looking for your information
Chat Sohbet
Chat
fransa medyum
Satılık medyum sitesi bolsyazilim.com uzerinden uzerinden satiliktir fransanin bircok sehrinde on siralarda çıkmaktadır fiyati ucuzdur whatsapp 05314916516
http://www.reelsohbet.org Baba Sohbet Ve Chat Odaları
bedava sohbet ile çok kolay!
bayan sohbet ile çok kolay!
Post a Comment
<< Home